çocukluğumdan hatırlarım, her mahallenin bir delisi olur. bir de foğrafçısı. foto rıfkı, stüdyo yeni dünya v.b. o fotoğrafçılarla deliler arasında çok güçlü bağlar vardır.sanki birbirlerinin vizyonlarını tamamlayan iki ünlü şahsiyet gibi. bir çok fotoğrafçı o mahallenin delisini en büyük çerçevede, vitrinin en güzel yerinde teşhir eder, bazende yetinmeyip başka mahallerden yeni yüzler keşfederdi vitrini için. hem delinin namı yürür hem de fotoğrafçı sempati kazanırdı halk tarafından.
bende severim delileri. aslında biz severiz delileri.halk olarak düşkünüzdür. gündelik yaşamda aklı başı yerinde birinde görüpte" patavatsızlık" diye nitelendirdiklerimizi onlar için"deli işte" der gülüp geçeriz. "ah keşke bende yapabilsem" bile dediğimiz olur belki.
benim görmediğim 60'lı 70 'li yıllar hiçbir mantıklı bağ kurulamayacak bu iki insan-fotoğrafçı ve deli- arasında en güçlüsünden duygusal bir bağ kurmuş.
ne yazık ki dijital dünya bize bütün nimetlerini sundu sunmasına ama neredeyse bütün mahalle fotoğrafçılarını tarihe gömerken,delileride kabuklarına itti.
peki ya şimdilerde?
efsane geri döndü. 2000'li yıllar delilerle fotoğrafçıları tekrar buluşturdu.
ne zaman mı gördüm?
bu cuma. peker açıkalın gibi gerçek bir deliyi televizyonda yorumcu yapmışlar. yeni jenerasyon fotoğrafçılar-televizyoncular- mahallenin en azılı delisini ekrana taşımışlar. deli yine en büyük çerçeveyle vitrinin en güzel yerinde. halkımız deli sever doğrudur. ama ben bu deliyi pek sevmedim.
hadi hayırlısı...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder